19 Nisan 2012 Perşembe
“Kızdırmayın beni !”
İnsanı okumak çocuğu okumakla mümkün oluyor bence. Anne olduğumdan beri toplumsal eğitim biçimimizi çok daha net görebiliyorum. Aynı zamanda çocuk olmanın bu ülkede ne kadar zor olduğunu da… Aslında bunu fark edince ve resmi büyüttüğümüzde evliliğe uzanan sorunların kaynağı da ortaya çıkıyor. Pek çok sebep var elbette, büyürken sürekli maruz kalınarak kanıksanmış yanlışlar anlamında. Bu yazımda birinden bahsedeceğim yalnızca. O da birini (özellikle sevdiklerimizi) kızdırmanın bir sevgi dili olduğunu sanma hallerimiz…
Aslında yalnızca sevdiklerimizi dememeliyim. Hiç tanımadığımız insanların kızdırmalarına sabır göstermemiz bekleniyor toplumuzda. Özellikle çocuklar bu durumu sıkça yaşıyorlar.
Diyelim ki çocuğunuzla dışardasınız ve hiç tanımadığınız biri ısrarla çocuğunuzun hoşlanmadığı bir şeyi yapıyor. Şapkasını çıkartmak, izinsiz öpmeye çalışmak, elindekini almaya çalışmak gibi… Çocuk önce sözle, sonra tavırla, sonra hırçınlıkla bu durumdan hoşlanmadığını gayet net ifade ediyor. Ama büyük kişi anlamamakta ısrar ettiği gibi “Biraz inatçı galiba” diye insanı cidden şaşırtan etiketini de yapıştırıp olay mahallinden uzaklaşıyor.
Evlerdeki hali de enteresandır bu huyumuzun. Bu kızdırarak mutlu olma işini gördüğüm kadarıyla erkekler daha çok seviyor. (Sınırlı istatistiğimden elde ettiğim veridir. İtirazlar kabulüm.) Hanımını çocukların yanında kızdırmaya çalışan beyefendi amacına ulaşınca hanımın söylenmesini bir türlü anlayamaz bir de… Hayır ne bekliyorlar ben de onu anlamıyorum.
Kızdırmak için söyledin. E kızdı hanım, amacına da ulaştın. Sonra kavgaya iştahla girişmek de neyin nesi? Sanki çok sabırlı bir milletiz de kızmak olağanüstü bir durum.
***
Geçenlerde şöyle bir habere denk geldim. Bir imamın eşi sırtından aşağı kaynar suları dökmüş, adamcağız acı içinde yatıyor. Haberin detaylarında hocanın şöyle açıklamaları vardı. “Eşimi kızdırmak için ikinci eş alacağım dedim. Zaten kıskanç olan eşim kaynar suyu sırtımdan aşağı döktü.” (Lütfen ikinci eş ve Feminizm üzerinden yorum yapmayın, örnek bundan tamamen bağımsız bir sebep için yazıldı.) Elbette üzücü bir durum, keşke böyle şeyler olmasa. Ama yıllardır aynı evi paylaştığın bu kadın defalarca sana kızdırdığında neler yapacağının sinyalini vermiştir. Hâlâ elini ateşe atıp, adına kızdırmak dediğin şakaları niye yaparsın be mübarek, demek istiyorum İmam Bey’e.
Cidden anlamıyorum insanın aynı evde yaşadığıyla, çocuk dünyasıyla bu kadar uzak düşmesini. Birini kızgın görmek nasıl bir haz veriyor hepimize ve bu zincir nasıl kırılır bilmiyorum.
***
“Seni kızdırmak çok hoşuma gidiyor” lafını da içimize giren birini kızdırma aşkını da çocukların ve hanımların yaşadıkları zorlukları görünce sevmiyorum. Ben de buna dikkat ediyorum artık.
Ayrıca kim kızdırılmaktan hoşlanıyor ki? “Eşimin beni kızdırmasından beni ne çok sevdiğini anlıyorum“ diyen de çıkar mı?
Hâlâ kızdırmaya devam edecek misiniz?
Kızdırmayın beni…
Tugba Akbey Inan
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder