bir sızı içten içe kavurur kavurur da gelir oturur yürek denen o kirlenmiş mahzene mahzene de yakar ha yakar yakar ha yakar sonra nedendir bilinmez bu kirli mahzenin sahibi sanki orası yeteri kadar kirli değilmiş gibi yığar ha yığar eracifi ve sonra tessüfler peyda olur o kirli mahzenden ahlar yükselir öteler alemine ah ah ahhh der o kirli mahzen sahibi el aman el aman çeker ötelere ötelere… kebap olmuş sineden çok başkadır bu mahzen, karadır kapkaradır içi, sevgi aşk muhabbet diye çıkarttığı bilumum nesneler kendi gibi karadır kara, sevda der sahte sevgilerin sahte ihsanların sahte ihtişamın peşinde koşan bir nadandır bilmez, aşk der şehvetin müşevviş ve kurtulunması imkansız kollarına kendini salar habersiz, muhabbet der ruhunun ızdıraplarından çok teninin dertlerine derman arar durur biteviye fütursuz. ey bu geceli gündüzlü derin sulardan geçerek dar geçitlerden aşarak bazen rahvan at misali bazen de kaplumbağa gibi yol aldığın bu diyar-ı gurbette azmi rah etmiş insan, bu sahtelik bu şehvet bu ten sevdası sende olduğu müddetçe mahzen kalbin kebap olmuş sineye kalbolmaz bilesin. iffet ya hu diyerek gönlüne düşmüş od ateşini söndürmeyen aksine onun har har sanmasını gülerek ve iç geçirerek izleyen ve dahi bunu izhar etmeden ketmederek içinde içten içe yanmasına razı olan bir gönlün Aşk’ı nerede, senin ruhunu şeytana satmışcasına cismaniyetin dar kalıpları içinde nefsini tatmin etmeye çalışan halinin, sahte güzellikleri gerçekmişcesine sana sunan illuzyonistlerin peşinde yar bana bir sevda diye koşturan kem talihli nefsinin ve latif duygulara kapılar sürmeli diyen bir ruh haleti içinde lağım çukurlarını aratmayan günahın içine içine koşturan kararmış benliğinin aşk’ı nerede!!! ve eynessera minessüreyya
Aşk imiş her ne var alemde diyen bir neslin çocuklarıyız. ne ki geçen bunca inişli çıkışlı çalkantılı 2 dünya savaşı geçirmiş zaman, köprünün altından geçen bir dünya su, zihin muhtevamızı, haleti ruhiyelerimizi, gönül dünyamızın arka bahçesini evirip çevirip altını üstüne geçiren istibdatlar ihtilaller post modern darbeler tegallüpler zihni gönlü ruhu bulandıran yayınlar programlar hadiseler olaylar olaylar hasılı masivada dönüp duran ne var ne yok hepsi aşk’ı sürgüne gönderdi. aşk imiş her ne var alemde gitti aşktan başka her şey varmış alemde geldi, edeb ya hu gitti edeb de neymiş alaturka tukaka geldi, muhabbet bağının bülbülü ile gülü gitti temaşa edegeldiğimiz dizilerin sahte aşktan palazlananları geldi, ruh gitti ceset geldi; sürgüne gönderdiğimiz aşk artık aramızdan ayrıldı…
sevenlerin dikkatine sunulur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder