13 Mart 2013 Çarşamba
Kadınlar gününde, düşene tekme atmayan bir sadakatli kadın örneği!
Okuyucularımla özellikle kitap fuarlarında görüşüyor, sorularına cevap verirken dertlerini de dinlemiş oluyorum. En son Üsküdar kitap fuarında dinlediğim bir hanımefendinin gözyaşlarıyla anlattığı vefalı kadın anlayışını arz edeyim de bakın, ne zalim beyler ve sadık hanımefendiler yaşıyor bu dünyada görün.
-Hocam, derdim derindir, bana bir yol göster! diyerek başladı üç çocuk anası hanımefendi ve şöyle devam etti:
-Kocam içki bağımlısı, gece yarılarına kadar meyhanede içiyor. Sonra da geliyor, kapıyı yumruklamaya başlıyor. Çocuklar duyup da huzursuz olmasınlar diye hemen kalkıp kapıyı açarak buyur ediyor, bir isteği olup olmadığını da soruyorum. Bazen yemek istiyor, akşamdan ayırdığım yemekle sofra kuruyorum. Bu defa beğenmiyor, bunlar beklemiş yemek, bana yeniden yap, diyor.
Hemen mutfağa giriyor, yemek hazırlamaya çalışıyorum. Arkamdan gelip hazırladığım yemeğe bakıyor, ben bunları yemem, başka yemek yok mu? diye söyleniyor. Ben de kazanabildiğim parayla ancak böyle yemek yapabiliyorum, sen yardımcı olursan istediğini alır yaparım deyince, kıyametler kopuyor, kazandığını başıma mı kakıyorsun, diyerek tencere tabak ne varsa mutfakta havada uçuşuyor.. Çocuklar duymasın diye sesimi çıkarmamaya gayret ediyorsam da gürültüye uyanan çocuklarda bağrışmalar başlıyor, bir kıyamettir kopuyor!..
-Kocanızın işi ne? Nerede çalışıyor?
-Ne çalışması hocam? diyor. Geceyi meyhanede geçiren adam gündüz iş yapabilir mi? Akşama kadar horul horul uyuyor. Akşam tekrar çıkıyor arkadaşlarının yanına.
-Evin ihtiyaçlarını kim karşılıyor öyle ise?
-Ondan ümidim kesildiğinden komşulara ev temizliğine gidiyorum. Kocamın durumunu bilen komşular sağ olsunlar ev işlerini bana yaptırıyorlar, evin ve çocuklarımın tüm ihtiyaçlarını kendim karşılıyorum. Hatta onun masraflarını da..
-Yani meyhane masraflarını da mı sen karşılıyorsun?
-Ne yazık ki öyle... Akşam çıkarken eşikte para istiyor, vermediğim takdirde bağırıp çağırmalar başlıyor, namus belası, istediğini vermek zorunda kalıyorum.
Anlatılanları şaşkınlıkla dinlerken beni şoke eden yeni bir açıklama daha geliyor:
-Bunların hiçbirisi mühim değil benim için, diyor ve ekliyor: Allah’a şükürler olsun elim ayağım tutuyor, temizlik işlerinde de olsa çalışabiliyorum.
-Öyle ise bana neyi sormak istiyorsun? Senin için mühim olan nedir?
-Benim için mühim olan diyor, kocamın bu hali onu cehenneme götürecek. Çocuklarımın babasının cehenneme gitmesine vicdanım razı olmuyor, onu cehennemden kurtarma çaresi yok mu? diye sormak istiyorum. Acaba evlerde temizlik yaparak kazandığım üç-beş kuruştan artırıp da kocamın adına sadaka versem cehennemden kurtulmasını sağlayabilir miyim? Sarhoş da olsa bu insan, kaderin bana yazdığı kocam ve çocuklarımın da babasıdır!.. Günümüzde düşene herkes bir tekme atıp geçiyor, ben ise tekme atıp gitmeyi vefasızlık olarak görüyor, kucaklayıp kaldırmayı eş sadakatinin icabı diye düşünüyorum!.
Ben dinlediklerime daha fazla dayanamıyorum. Masanın üzerinde otuz kitabım dizili. İmzalatıp duamı almak için bekleyenler var karşımda. Ayağa kalkıp onlara şöyle sesleniyorum:
-“Otuz kitaba imza atan elini öpüp, duanı almak istiyoruz” diyen okuyucularım! Eli öpülüp duası alınacak kimse ben değilim. İşte size eli öpülecek insan ve duası alınacak yılın hanımefendisi!. Gelin de görün aile içinde sabır nedir, sadakat nedir, kötü gün dostu vefalı eş nasıl olurmuş bakın? Düşene tekme atıp geçme yerine kucaklayıp kaldırma kahramanlığı nasıl oluyormuş görün!
O günden bu yana bu hanımefendinin vefalı eş tarifi kulaklarımda hep yankılanıyor.
-Ne dersiniz bu sabır ve sadakat anlayışına? Düşene tekme atıp geçme yerine sarhoş da olsa kucaklayıp kaldırma kahramanlığına? Ömür boyu hatırlanır mı aile içinde böylesine vefa ve sadakat örneği tutum ve davranışlar? Nitekim ben unutamadım sarhoş kocaya karşı gösterilen bu sabır ve sadakat örneği tavırları!
Ahmet Sahin - ZAMAN
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder