12 Mart 2013 Salı

Kadını, bu özellikleriyle tanıyan ve tanıtan var mı?


Hocaefendi’nin “Beyan” kitabından naklettiğim kadının aile içindeki bu erişilmez özellik ve eşsizliklerini önce dikkatle bir okuyalım. Sonra vicdanımızda oluşacak değerlendirmeye göre kararımızı verelim. Kadını, aile içindeki bu erişilmez özellikleriyle tanıyor ve tanıtıyor muyuz bir düşünelim.

İşte size kadını, aile içindeki erişilmez özellikleriyle tarif ve tanıtımdan bir bölüm:

Birlikte okuyoruz kadının aile içindeki erişilmez özellik ve güzelliklerini.

“-İç donanımı itibariyle kadın bir şefkat abidesidir! Bu şefkati de yaratılışında ona özel olarak ikram edilen tabiatından kaynaklanmaktadır!.

-Bu sebeple bu nezih tabiat, hep şefkat söyler, şefkat inler, şefkatle oturur, şefkatle kalkar; bir ömür boyu çevresindekileri şefkatle süzer ve herkese yudum yudum şefkat içirir!.

-Herkesi şefkatle karşılayıp herkese şefkatle muhatap olduğu aynı anda, inceliğinin ve içtenliğinin bir gereği olarak da sürekli ızdıraplarla inler, acılarla da yutkunur..

-Bir tül gibi titrer etrafındakilerin üzerine, anne, babasına, kardeşlerine, arkadaşlarına ve bütün yakınlarına tabii mevsimi gelince de eşine, evlatlarına.. Paylaşırken onlarla zevki, lezzeti, neşeyi, güller açar görüntüsünde, gülücükler saçar çevresine..

-Görünce de onlarda tasayı, kederi, yapraklar gibi sararır, solar ve hüzünle dolar, inler..

-Her zaman güzel şeyleri görmek, güzelliklerle içli dışlı olmak ister. Ne var ki bazen umduklarını bulur, bazen de bulamaz..

-İşte o zaman inleyerek dolaşır ilgilendiği her yerde.. Hafakanlarla köpürür durur ve içten içe gözyaşlarıyla solup sararır..

-Ruh ufku itibariyle eşini bulmuş ve çocuklarıyla susuzluğunu giderebilmiş bir kadının Cennet hurilerinden farkı olmaz! Böyle birinin yönetimindeki yuvanın da Firdevs Cenneti’nden farkı olmayacağı gibi..

-Böyle Cennetliğin gölgesinde, şefkat yudumlayarak yetişen çocukların da ruhanilerden farkı olmayacaktır elbette..

-Böyle bir yuvada tenler ve cesetler ayrı ayrı görünse de, herkese ve her şeye hükmeden can bir tanedir. Her zaman kadından fışkırıp bütün yuvayı saran bu can, bir ruh gibi herkesin üzerinde kendini hissettirir ve adeta onları hep isabetli istikametlere yönlendirir..

-Kalp ufkunu karartmamış ve ruhunun önü açık bir mübarek kadın, aile sistemi içinde tıpkı bir kutup yıldızı gibidir hep yerinde durur, kendi etrafında döner, sistemin diğer üyeleri ise varlıklarını her zaman onun çevresinde şekillendirir ve ona bağlılık içinde hedeflerine yürürler..

-Evet, herkesin yuva ile münasebeti muvakkat, sınırlı ve izafidir. Kadın ise başka bir işi olsun olmasın, içinde şefkat, merhamet, sevgi macunu kaynatıp durduğu mutfağıyla sürekli evinin orta yerinde dimdik ayakta durmakta ve duygularımıza neler neler pişirip sunmaktadır?.

-Duygu ve düşünce dünyasıyla sonsuza tam yönelmiş bir kadın, hiçbir mürşit ve hiçbir muallimin duyuramayacağı gerçekleri duyurur ruhlarımıza. Gönüllerimizi, zamanın solduramayacağı, kimsenin silemeyeceği en enfes manaların en nefis yazılarıyla süsler; derken şuuraltı donanımımızla, bizi daha sonraki hayatımızda, peyleyebileceğimiz en potansiyel zenginliklere aday haline getirir!.”

Evet, kadın aile içinde işte böyle kendi sahasında eşsizdir, erişilmezdir, ulaşılmazdır!. Aile bireylerini mıknatıslı şefkat sinesine çekerek aileyi dağılmaktan koruyan, kollayan bir kurtarıcı kahramanlığa sahiptir. Bu yanıyla kadın, hiçbir yarışta geçilemeyecek yaratılışta ve özelliktedir.  Şimdi mesele, Cennet ayakları altına serilen kadını, taşıdığı bu potansiyel özellikleriyle tanıyor ve tanıtabiliyor muyuz? Esas soru bu olsa gerektir.


Ahmet Sahin - Zaman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder