Hayatımın hiçbir döneminde kadınlar arasında açık, kapalı ön yargım olmadı. Hiç kimseyi bu kriterle yargılamadım. Benim tesettürden anladığım, bir ibadetti çünkü, namaz gibi, oruç gibi, zekat gibi… Yapabilenlere hep gıpta ile baktım. İnsanın Allah rızası için alacağı bir karar olmalıydı bu çünkü… Tesettürlü dostlarım da oldu, en açığı da… Biliyordum ki aslolan yürekti ve bizler ilmimizi artırdıkça bir şeylerin eksikliğini ya da fazlalığını hissedebilirdik yüreğimizde.
Uzun zamandır içimde varolan bir istekti tesettür, biraz da canımı acıtan… “Kim ne der, kim nasıl bakar, acaba iş bulamaz mıyım, hayat çekilmez hale gelir mi, insanlar bir siyasi görüş gibi algılar mı…” gibi kaygılarım vardı, nefis bu ya hiç rahat bırakır mı? Ama yürekten tefekkür ettikçe “Allah’ım yapacağım her şey senin rızan için olmalı, atacağım her adım senin yolunda olmalı, bana yardım et.” diye dua ediyordum.
Dinimizin ilme verdiği önemi öğrendikten sonra, hep dar zamanlarım olsa da daha çok öğrenmeye ve öğrendiklerimi uygulamaya gayret ediyordum. Şu üç günlük dünyaya gönderilme nedenimiz sadece yiyip, içip, yatıp, ceplerimizi parayla doldurup, sefa içinde yaşamak olmasa gerekti.
Bir Cuma günü, tam Cuma vakti… Tam kendimi tefekkürün sularına bırakmışken, içimden bir ses, “Gonca, ne zamana kadar yaşamayı düşünüyorsun? Her an ölüm gelip çatabilir ve ne zaman öleceğin belli değil, farkında mısın? Ölmek için hazır mısın?” dedi, irkildim.
Ölüm… Ne kadar soğuk ve uzak bir kelimeydi oysa. Daha çok gençtim, yaşayacağım çok şey vardı, şimdi ölümü düşünmenin zamanı mıydı?
Ben zihnimden atsam da hayatımdan söküp atabilir miydim bu ölüm gerçeğini? Bir anda Sanki Ömer Hayyam konuşmaya başladı yanı başımda:
“Niceleri geldi, neler istediler. Sonunda dünyayı bırakıp gittiler…
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.
Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek, bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün… Zira senin üstünde de otlar bitecek. ”
Sonra “Evet Gonca, şimdi ilminle amel etme zamanı.” dedim kendime. “Kalk yerinden ve Rabbinin farz kıldığı bir emri yine O’nun rızası için yerine getir. Kim ne diyecek, kim beğenecek, kim beğenmeyecek kaygısı taşımadan, modern hayatın dayattıklarına bakıp yılmadan, Rabb’ine sığınma vakti.”
O kadar çok varlıkla lütuflandırdı ki Yüce Rabbim beni… Sağlık, O’nu kalbime koyan güzel bir aile, her an sevgisiyle yanımda olan bir eş, bir yavru ve annelik… Yediğim önümde yemediğim arkamda…
Saymanın bile mümkün olmadığı bunca lütfun şükrü nasıl yapılabilirdi… Günlerce secdeden kalkmasam yine belki yediğim bir lokmanın şükrünü yapmış sayılmayacakken, O’nun emrettiğinin en doğrusu olduğunu bile bile tersini yapmak bir kaçıştı…
Çok şükür, bu kaçış yolu bu sefer O’na çıktı ve kendi isteğimle yürekten bir dua ile tesettüre girdim.
Nefis bu ya, “30 yıllık alışkanlığı bırakmak kolay olmaz.“ diyordum. Ama hiç öyle olmadı, doğduğundan beri örtülü dışarı çıktığımı görmeyen yavrum bile “Anne neden başını örttün?” diye hiç sormadı. Kimi “Hayırlı, mübarek olsun.” diye karşıladı, kimi şaşkınlıkla, kiminde bir tuhaf bakış, kimisinin gözlerinde “Acaba kimden etkilendi?” soruları…
Merak edenlere cevap olsun: Bütün kâinatı kusursuzca ayaklarımın altına seren, eksiklerime rağmen lütuflarını hiç eksiltmeyen Rabb’imden etkilendim.
Tesettür kararımdan ve köşelerimdeki fotoğraflarımı değiştirdikten sonra bir e posta aldım. İzmir’den Gülşah Hanım yazmıştı. Okuyunca gözyaşlarımı tutamadım… “Yazılarınızı hep severek takip ediyordum ve ‘Bu güzel düşünceli insana inşallah Rabbim tesettüre girmeyi de nasip eder.’ diye dua ediyordum.” …
Yıllardır istediğim, hayalini kurduğum bir ibadeti neden Allah bana şimdi nasip etti, işte bu mailden sonra çok iyi anladım. Başta sevgili Gülşah Hanım olmak üzere tanımadığı bir insan için dua edecek kadar güzel kalpli bütün okuyucularıma yürekten teşekkür etmek istiyorum, Allah hepinizden razı olsun.
Bunca yıl açık olup da şimdi tesettüre girmek nasıl bir şey, eminim merak eden çok kişi var. Bence tesettür önce insanın yüreğinde başlıyor. Sonrasının hissettirdiği şey ise huzur dolu bir tamamlanmışlık duygusu…
Gonca ANIL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder