15 Mayıs 2012 Salı

Türkiye'nin dünyadaki seçimlere etkisi

Birer birer devriliyorlar... Türkiye düşmanlığı yapmak giderek kazandıran olmaktan çıkıyor, kaybetmede etkili olan faktörler arasında geliyor.
Nitekim beklenen yine oldu...
Almanya'da 1,5 yıl sonra yapılacak genel seçimlerde üçüncü kez başbakanlık koltuğuna oturmayı düşünen Angela Merkel, Almanya'nın en kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren Vestfalya'daki seçimlerde büyük bir yenilgi aldı.
'Mini genel seçim' sadece Almanya için değil, Merkel'in Euro bölgesi planı için de bir referandum olarak görülüyordu.
Eyalet deyip geçmemek lazım. 18 milyon nüfuslu Kuzey Ren Vestfalya'nın ekonomik büyüklüğü tek başına Türkiye kadar...
Geçen hafta da Fransa'da Cumhurbaşkanı Sarkozy devrilmişti.
Yunanistan'ın akıbeti zaten belliydi.
Öncesinde İtalya, İspanya ve İngiltere'de yönetim değişiklikleri olmuştu.
Tarih yolculuğu içinde devletlerin ve milletlerin kaderini etkileyen temel faktör, insanlık tarihinin kırılma noktalarını oluşturan kritik eşiklerde kendinizi nerede konumlandırdığınızla ilgilidir.
Olmak ya da olmamak gibi bir tercihtir bu.
Alınacak kararlar milletlerin kaderini etkiler.
İttihatçı zümrenin Birinci Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında girme kararı nasıl ki Osmanlı Devleti'nin çöküşüne neden olduysa, bismillah deyip tarihin akışı içinde yeni bir yolculuğa çıkan Türk Milleti'nin Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında gösterdiği tarihsel refleks de ülkemizin kaderinde belirleyici olmuştur.
Türkiye'yi işgal eden ülkelerin giriştikleri bu maceradan istedikleri neticeyi alamamaları, kurdukları tüm tuzakların, geliştirdikleri tüm senaryo ve planların Türk Milleti'nin azmi karşısında iflas etmesi, bu ülkelerin tamamında savaşı yöneten lider kadroların makam ve mevkilerini kaybetmesine, başta İngiltere ve Amerika olmak üzere, Fransa, İtalya ve Yunanistan'da hükümetlerin iktidardan düşmesine neden olmuştu.
Türk Kurtuluş Savaşı'nı örnek alan çoğu ulus, daha sonraki yıllarda başlarındaki esaret zincirini kırmak için harekete geçmiş ve kısa sürede çok sayıda millet bağımsız birer ülke olarak dünya sahnesindeki yerini almıştır. Bu açıdan Türk Kurtuluş Savaşı sadece Türk Milletinin destanı olmaktan çıkmış, ezilen tüm ulusların destanı ve efsanesi haline gelmiştir. Anadolu'daki gelişmeler dünyayı etkilemiştir.
Önceki hafta Avrupa kıtasında sonuçları dolaylı olarak Türkiye'yi de etkileyen 5 ülkede birden seçim yapıldı. 2012 yılı sonuna kadar dünyanın %53'ünde seçim var.
Bu tablo şu anlama geliyor:
Dünyanın pek çok ülkesinde iktidarlar el değiştirmeyi sürdürecek.
Yeni bir dünya geliyor.
Uluslararası siyasette masada kartlar yeniden dağıtılıyor.
Yeni ittifaklar doğuyor.
Yeni bölgesel güç merkezleri oluşuyor.
Dünyanın siyasi ve ekonomik ağır merkezleri değişiyor.
Dünyada liderliğe soyunan yeni ülkeler sahneye çıkıyor.
Bizim açımızdan tüm mesele, Türkiye'nin bu yeni fotoğraf karesinde nerede yer alacağı.
Dünya 2008 yılında başlayan küresel finans krizinin ardından sarsıntı geçirirken, Türkiye'nin aynı süreçte ayaklarının yere sağlam basması ve savrulmaması, yeni dünya fotoğrafı içinde ülkemize yeni fırsatlar oluşturdu.
Türkiye bir kalemde es geçilen değil, kendisi ile teması avantaj sağlayan, dostluğu güç kazandıran, düşmanlığı risk oluşturan bir ülke haline geldi.
İletişim çağının verdiği olanaklarla tüm dünya olan biteni yakından takip ediyor. Bu tabloda Türkiye'nin görmezden gelinmesi mümkün değil. Türkiye'nin kredi notunu düşük gösterenler kasıtlı olarak Türkiye'nin olumlu görünümünü perdelemek istiyorlar. Fakat artık mızrak çuvala sığmaz.
Üstelik ülkemizin jeo-stratejik konumu görmezden gelinmesine imkân vermiyor.
Çok sayıda yabancı devlet adamının ve küresel sermayenin önemli aktörlerinin ülkemize yoğun bir şekilde ziyarette bulunmasının bir nedeni de bu...
Türkiye'deki gelişmeler şu an dünyayı tahmin edilenden çok daha fazla etkiliyor.
Ülkemizde muhalefetin bir türlü çıkış yapamamasının bir nedeni de, dünyanın gittiği noktayı okumaktan aciz kalmaları...
Eğer Türkiye 10 yıl daha siyasi istikrarını ve ekonomik büyümesini sürdürürse, bu ülkenin 10 yıl sonra geleceği nokta sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın gözlerini kamaştırır. Dış dünyada Türkiye'ye düşmanlık besleyen siyasetçiler kendi ülkelerinde de büyük ölçüde kaybeder. Türkiye'nin dostluğunu önemseyen siyasetçiler de kendi ülkelerinde çıkış yakalar.
Türkiye artık dışarıdan hizaya sokulan değil, dünyaya yön verme iddiasında olan bir ülke haline gelmeye başlamıştır.
Türkiye'yi yönetmeye talip partilerin ve siyasi aktörlerin bu perspektif içinde olması, kendilerini seçmen nezdinde daha popüler kılacağı gibi, toplumda umut oluşturmalarına da katkı yapar.

Daha da güzel günler geliyor. Hele az sabır...

Prof. Dr. Osman Özsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder